22 Eylül 2012 Cumartesi

Dövme Mevzusu

Dövme çocukluktan beri çok dikkatimi çeken birşey. Hoş belki de en başından annemin bize "dövme günahtır" demesinin sebebi de olabilir bu merak.

İnsan üzerine yapıştırılmış işaretleri neden sever acaba?

Otantik bir görünüm,
Farklı bir tarzım var havası yaratmak,
Daha seksi görünmek,
Moda olması,

Bunlar sebep olabilir mi dövmenin popüler birşey olmasına?

Kendime dikkat ettiğimde bir toplantıda falan kesin elimdeki kalemle, elime dövme görüntüsü verebilecek birşey karalıyorum:) Arada bir onu görmek de çok hoşuma gidiyor:) Tabi bu dövme yaptırmaya karar vermek için yeterli bir arguman değil:)

Düşün düşün negatif yönleri pozitif yönleri nereye kadar düşüneceksin e kızım 40 yaşında mı yaptıracaksın dövme diyorum kendime bazen...

Bazen de yok ya dövme yaptırmak herkes gibi olmak anlamını taşıyor hiç bulaşma.

Hatta çoğu zaman "senin acı eşiğin çok düşük bayılırsın yaptırırken" de diyorum kendime ve bu şekilde bir gün kesin karar veriyorum bir gün vazgeçiyorum...

Bu git geller sırasında en azından bir gün dövme yaptırırsam nasıl birşey yaptırmak isteyeceğime karar verdim:) Kesinlikle bir yazı olacak kafamda bir iki güzel söz var henüz karar veremediğim... ve kesinlikle bu yazı farsça olarak yazılacak.

Farsça çok güzel bir dil..

Arap alfabesini çok güzel bir akıcılıkla kullanıyor farsça bu sebeple arapça gibi dua görüntüsü vermiyor

Farsça Mevlana'nın, Hayyam'ın dili. Dünyanın en eski en zengin dillerinden biri...

Bir de bölge konusu var tabi.. İşte burda seksi durma algısı çok baskın benim için. Bu sebeple leğen kemiğimin çerçevesine yaptırırım diye düşünüyorum zaman zaman...

İşte benim ruhumun klasik git gellerinden biri şu dövme işi... Yaptırır mıyım yaptırırsam ne hissederim hiç bilemiyorum... iyisi mi ben biraz daha düşüneyim bu konu üzerine:)


3 Eylül 2012 Pazartesi

Kurumsal İnsan Profili -1

Kurumsal dünya ve yarattığı insan cinsi üzerine çok fazla fikrim var, o yüzden bu yazı bu tipler üzerine yazdıklarımın ilki olsun istedim:)

Bugün aklıma gelen tiplerden biri ki ,eğer siz de bu tip bir iş yerinde çalışıyorsanız aşinasınızıdır, sürekli yoğunluğundan şikayet edenler:)

Bu tip insanlara nasılsın diye sormak büyük bir hata olabilir, çünkü alacağınız yanıt şu şekildeki kalıplardan biri olacaktır:

"çok yoğunuz vallaaa..."
"nefes alamıyoruz, sen nasılsın..."
"ne yapayım koşturmaca.."

Hele bir de sorunca veryansın almak yetmezmiş gibi bu tip konuşmalarını sosyal medyadan da gözümüze sokmaları iş yerini daha bir eğlenceli hala sokuyor:)

Dokunur dokunmaz "yoğunluk" tan şikayet edenlerin aslında yoğun olmadıklarını düşünüyorum ben. Benim gözlemlerime göre genelde gerçekten yoğun olan insanlar bu kadar çok yoğunluklarını dile getirmiyorlar. Sürekli dile getirenler ise sanki bir şeyin reklamı peşindeler gibi... Sanki en yoğun kişiye yıl sonunda ödül verilecek:)

Evet büyük firmalarda kişisel pazarlamaya dikkat edilmeli, sonuçta yarış içindeki bir toplulukta var olmaya çalışıyorsunuz. Ama kişisel pazarlama eşit değildir yoğunluğumla baş edemiyorum:)



17 Ağustos 2012 Cuma

Bayramdan Önceki Cuma

Bugün çok önemli çok değerli bir gün...

Çünkü bayramdan, tatilden önceki Cuma bugün.

Tatilden önceki son iş günü olduğu için aslında biraz can sıkıcı biraz yarının heyecanını barındıran bir gün.

Ama bu kadar çok tatil beklentisindeysek bu kadar çok bulunduğumuz ortamdan kaçıp gitmek istiyorsak bir sorun yok mudur hayatımızda.

Yani bize koskoca bir yılda kendimizle mutlu olmamız için verilen zaman dilimi sadece 2 hafta mıdır?

O zaman aslında yaptığımız iş mi yanlıştır yoksa biz insanoğlu aslında herşeyden şikayetlenmeye müptela mı olmuşuzdur...

14 Ağustos 2012 Salı

Benim de Kendime göre İnançlarım Var

Türkiye çok garip bir ülke bir çok çeşitliliği bir arada barındırıyor. Türkiye aynı zamanda mahalle baskısının tüm kanunlardan daha güçlü olduğu bir ülke. Bir grup sizi yaptığınız ya da yapmadığınız çok kişisel bir hareketten dolayı aniden dışlayabiliyor.

Ben Türkiye'nin en büyük şirketlerinden birinde çalışıyorum. Binadan içer girer girmez kendine ait bir kültürü barındıran, birbirnden farklı ve kaliteli parfüm kokuları ile bezenmiş şirketlerden biri burası... Buranın da kendine ait kuralları var bir çok şirketin olduğu gibi:

Çok kaliteli giyinmelisin
Çok havalı giyinmelisin
Nerde yemek yenir bilmelisin
Gece hayatını yakından takip etmelisin
Para buldukça yurtdışına çıkmalı, döndüğünde ballandıra ballandıra bunu anlatmalısın
İnsanlarla iş tanımlarına göre yakınlık kurmalısın
Zorunlu değil ama arada bir islam ile ilgili ve müslümanlıkla ilgili kötü şeyler söylemeli bunu en doğal hakkın gibi yapmalısın...

:)

Aslında bu anlatıkklarım genel bir kurumsal dünya insanı profili

Daha yeni mezun bir öğrenci iken bu tip bir ortamın bendeki ilk etkisi:

Oruç tuttuğumu söylemekten çekinme olmuştu..

Sonradan yaş aldıkça fark ettim. Benim kim olduğumdan neye inandığımdan sana ne e be Ademoğlu.

Sen ki bir Yahudi düğününe katılır dini aktivitelerini anlata anlata bitiremezsin, sonrasında dini nikah yapacağım dediğimde bana pis pis bakarsın
Hristiyan bir kişi pazar günü kiliseye gideceğim dediğinde saygı duyarsın da
Neden ben oruç tutuyorum, camiiye gideceğim dediğimde beni terörist yerine koyarsın...

Ben de senin gibi olsam, Ayşe de senin gibi olsa ne keyfi kalır ki bu hayatın
Keyif al benim de kişisel özelliklerimden
Herşeyi eleştirip durma
Azcık etrafına bak ve gülümse..

Sonuç olarak evet ben oruç tutuyorum ve utanmıyorum...
Ek olarak herkesin Kadir Gecesini kutluyorum.



12 Ağustos 2012 Pazar

Başlangıç

Sadece bir başlangıç olsun diye yazmak istedim.

Kendi içimdeki yolculukta, yeni bir yol denemenin başlangıcı...

Aslında eski bir alışkanlıktı bu benim için. Çok küçükken bulmuştum kendi içimdeki yolculuk için en güzel yolun yazı yazmak olduğunu.

O zaman defterden koparılmış sayfalardaki yazılar bir şekilde kendime attığım maillere dönmüştü şimdilerde, en son olarak da bloga dönüşsün dedim.

Belki aynı şeyleri düşünen aynı şeyleri hisseden birileri vardır kimbilir diye başladım yazmaya

Bu bir başlangıç olsun diye...